Klasik-Türk Sanat Müziği Bestekarları Biyografileri, Besteciler Eserleri-Müzik hayatları

0
44425
YILDIRIM GÜRSES, ŞARKILARIYLA ANILDI BURSALI SES SANATÇISI VE BESTEKAR YILDIRIM GÜRSES, VEFATININ 15.YILDÖNÜMÜNDE OSMANGAZİ BELEDİYESİ TARAFINDAN DÜZENLENEN KONSERLE ANILDI
YILDIRIM GÜRSES, ŞARKILARIYLA ANILDI BURSALI SES SANATÇISI VE BESTEKAR YILDIRIM GÜRSES, VEFATININ 15.YILDÖNÜMÜNDE OSMANGAZİ BELEDİYESİ TARAFINDAN DÜZENLENEN KONSERLE ANILDI

TÜRK SANAT MÜZİĞİ ve BESTECILERINE KISA BİR BAKIŞ…

Klasik ve Türk Sanat Müziği-Musikisi Bestekarları, Eserleri ve Biyografileri.

Türk sanat müziği kamu radyo ve televizyonları kadar gazino gibi eğlence mekanlarının da temel tercihini oluşturmuş, bu nedenle kitlelere ticari açıdan da ulaşabilmiştir. Bu evrenin önemli bestecileri arasında Sadettin Kaynak, Bimen Şen, Refik Fersan, Yesari Asım Arsoy ve Avni Anıl sayılabilir. Türk sanat müziğinin bu bestecilerden başka “piyasa müziği” olarak anılan daha popüler bazı önemli bestecileri de vardır.

Bunlara örnek olarak Yusuf Nalkesen, Şekip Ayhan Özışık ve Teoman Alpay verilebilir.
Günümüz TRT repertuvarında 19 bine yakın Türk musikisi eseri bulunmaktadır.
Klasik musıkî geleneğini sürdüren ve yeni eserler verenler yok değildir. Hacı Arif Bey ile başladığı ileri sürülen modernleşme döneminde klasik üslubu ve anlayışı devam ettiren Fehmi Tokay, Zeki Arif Ergin ve Ahmet Avni Konuk gibi bestekârlar da yer almıştır. Günümüzde de bu anlayışa bağlı genç bestekârlar eserler vermektedir.

20’nci yüzyılın ortalarından bugüne kadar gelen dönem çağdaş dönemdir. Bu dönemin en önemli temsilcilerinden biri Münir Nurettin Selçuk’tur. Bu dönemde kâr, beste, ağır ve yürük semâi gibi formlar arka planda kalırken, modern müzik anlayışına uygun kısa süreli, kısa güfteli ve hareketli şarkı ve fantezi formları Türk Sanat Müziği’ne hakim duruma gelmiştir.

Türk Sanat Müziği ile Klasik Türk Müziği birbirine yakın kavramlar olmakla birlikte; “Klasik Türk müziği”, tarihî anlayış ve geleneği temsil ederken, Batı müzik terminolojisinden ödünç alınmış “sanat müziği” kavramı ise daha çok bu musıkînin Cumhuriyet döneminde aldığı modern bir biçimi ifade eder.

Türk Müziği Eserlerinin Bestekârları ;

Abdullah Yüce

Bu Ne Sevgi Ah…
Bu Ne Izdırap…

Abdullah Yüce, 4 Aralık 1920 yılında İstanbul Eyüp Sultan’da doğdu. Çocukluğu fakirlik içinde Eyüp Sultan’da geçti. Reşadiye 36. ve 37. ilkokullarında okudu. Tahsilini ortaokuldan terk etti. 1942 yılında askere gitti 4 yıl askerlik yaptı. Annesi Sultan Hanım, babası Hafız İsa Efendi’dir. Evli ve 2 çocuk babası olan Abdullah Yüce, 1995 yılının Aralık ayında vefat etti.

Sanat hayatına 18 yaşında başlayan Abdullah Yüce, Ali Rıza Bey ‘den musiki eğitimi aldı. İlk bestesi olan Hüzzam makamındaki “Bu ne sevgi ah bu ne ızdırap” isimli şarkıyı 1938 yılında yaptı. Sanat hayatı boyunca, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Kemanî Hacı Maksut, Kadri Şençalar, İsmail Şençalar hocası udî Edip Erten ve Ali Rıza Bey gibi üstatlardan feyiz aldı.

1946 yılında Fındıklı Salı Pazarı’nda sahne hayatına başladı.1949 yılında ilk plak çalışmasını yaptı. 50’ye yakın taş plak doldurdu. 3 arkadaş, “Kara Sevda” ve “Hicran Yarası” gibi çeşitli sinema film çalışmaları yaptı.

Abdullah Yüce, sahneden çabuk inmeyi planladığı zaman, istek üzerine ‘Makber’ şarkısını söylerdi. ‘Bis-bis’, yani ‘tekrar’ diyen seyircilere hemen yanıtını verirdi: “Yoook, Makber’in üzerine şarkı söylenmez” der ve sahneden inerdi.

“Uzayıp giden tren yolları”, “Söyle bana doktor”, “Hiç mi gülmeyecek benimde yüzüm” daha bir çok şarkıları taş plağa doldurarak ün yaptı. Taş plakları günümüzde kaset ve CD olarak firmaları tarafından piyasa sürüldü.

Ahmet Üstün
Yıllar var ben onu hiç unutmadım…

Ses sanatçısı, bestekar ve film oyuncusu.

Ahmet Üstün, 1925 yılında dünyaya gelmiş ve 19 Şubat 1988 tarihinde vefat etmiştir. Kabristanı Feriköy mezarlığındadır.
1950’li yılların yıldızlarındandı. Bu yıllarda; Oğlum için filminin müziğini yapmış, Estergon Kalesi filminde başrol ve İstanbul geceleri filmlerinde konuk oyuncu olarak oynamıştır.
Besteleri
: Gel bu akşam erkence, Yıllar var ben onu hiç unutmadım ve Yaprakları göğsümde.
Selma Güneri’den: Ben aslında star bir ailede doğdum. Babam bir dönemin önemli ses sanatçılarından Lütfü Güneri’dir. Dayım Ahmet Üstün, Ankara Radyosu’nun yetiştirdiği çok değerli büyük seslerindendir.

“Ses ve sahne sanatçısı Necla İz önceki gün ABD’de yaşamını yitirdi. Ses sanatçısı Safiye İz’in kızı olan Necla İz, Devlet Opera ve Balesi’nde eğitim görürken 16 yaşında sahnelere geçti. 3 film çevirip 80 plak dolduran Necla İz’in, Ahmet Üstün’le evliliği kısa sürdü. 1960 yılında Hilton Oteller zincirinde çalışmak için Florida’ya gitti. 1964’te ise Amerikalı işadamı Arthur Conforti’yle evlendi. 65 yaşında ölen Necla İz’in bir oğlu bulunuyor. – 14 Mayıs 2001”

Müzeyyen Senar: Evinde kalırdım
Amerika’da birlikteydik. Çok yakın bir arkadaşlığımız oldu. Amerika’ya gittiğimde evinde kalırdım. Çok üzüldüm. Ne yapacağımı bilmiyorum.
Şu an duygularımı anlatamayacak kadar üzgünüm, yıkıldım. Allah rahmet eylesin.
Gönül Yazar: Sesi çok güzeldi
Necla İz, Ahmet Üstün ile evlendiği zaman kızlar ayılıp bayıldı. Çünkü bütün genç kızlar Ahmet Üstün’e hayrandı. Ben o dönem Bursa Setbaşı İlkokulu’nda öğrenciydim. Okula bile onlar evlendiği için gitmedim. Ben de Ahmet Üstün hayranıydım, ama onlar birbirlerine çok yakışmışlardı. Daha sonraki yıllarda kendisini çok sevdim. Amerika’dan geldiğinde arardı, çok güzel bir sesi vardı. Çok güzel şarkılar okurdu. Soprano bir sesi vardı.
Sezen Cumhur Önal: Şarkımı seslendirdi
Benim yazdığım şarkıları seslendirmiş, radyo günlerinden bir sanatçıdır.

Bir dönem çok meşhurdu, dünyada en sevdiğim insanlardan biriydi. Durul Gence çaldı, Atilla Özdemiroğlu arajmanını yaptı. Çok üzgünüm. Dosluğumuz telefonlarla devam ediyordu. Sesi ve şarkıları 45’lik plaklarda yaşıyor.
Bir yıldız kaydı
Ses ve sahne sanatçısı Safiye İz’in kızı olan Necla İz, devlet Opira ve Balesi’nde eğitim gördü.
16 yaşında sahnelere geçti. 3 film çeviren ve 80 plak dolduran Necla İz’in Ahmet Üstün’le evliliği kısa sürdü. 1960 yılında Hilton Oteller Zinciri’nde çalışmak üzere Florida’ya giden Necla İz, 1964’te Amerikalı işadamı Arthur Conforti’yle evlendi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi 2. Altın Nota Türk Sanat Müziği Beste (Şarkı) Yarışması 2017’’ Altinnota Toren 2017 2018 ALTIN NOTA’DA ÖDÜL GECESİ
ALTIN NOTA’DA ÖDÜL GECESİ-Antalya Büyükşehir Belediyesi 2. Altın Nota Türk Sanat Müziği Beste (Şarkı) Yarışması 2017’’ Altinnota Toren 2017 2018

Alâeddin Şensoy

Özlesem de seni her an, ağlasamda olmaz duyan…
Beni senden ayrı koyan kadere bak..

Alâeddin Şensoy, 1932 yılında İzmir’de doğdu. 1937 yılında ailesi ile birlikte Bergama’ya yerleşti. Babası Yusuf, Annesi Nazmiye Şensoy olan sanatçı, 1949 yılında İzmir Radyosunun sınavını kazanıp, sözü geçen kurumda göreve başlayıncaya kadar 12 yıl aralıksız Bergama’da yaşadı.

O dönemde İzmir’de müzik eğitimi veren tek kurumun TRT İzmir Radyosu olması dolayısı ile ilk müzik derslerini sonraları “Hakiki Okulum” olarak nitelendirdiği İzmir Radyosunda aldı.
Burada Necdet Varol, Cüneyd Orhon ve daha pek çok önemli müzik adamı ile teori, solfej, üslup ve repertuvar çalıştı. Aynı zamanda Divan Edebiyatı ve buna bağlı olarak Türk Klasik Müziğinin geleneksel formlarını analiz etti ve üzerinde yazılı çalışmalar yaptı.

Askerlik görevini İstanbul’da yerine getirmesi sesinin, müziğin bu ticari merkezinde de tanınmasına neden oldu. 1960 yılında aldığı çok önemli bir plak teklifi ile İstanbul’a yerleşmeye karar verdi. Aynı yıl TRT İstanbul Radyosunun açtığı sınavı kazanarak bu kuruma sanatçı memur olarak atandı. Bu yıldan itibaren yerli ve yabancı firmalar için 45’lik plaklar kaydetmeye başladı. Sayıları 100’ün üzerinde olan bu 45’liklerden pek çoğu günün ve tarzının en çok satan plakları arasında yer aldı. Ayrıca, 5 uzun çalar (LP) ve 4 adet de kaset albümü dinleyicisinin beğenisine sundu. Daha sonra eski kayıtlarından pek çoğu kaset olarak basıldı.

1962 yılında Bergama’da tanıştığı ve eski postane yokuşunda oturan Ayhan Hanım ile evlendi. 1963 yılında Süleyman, 1968 yılında da Hakan adında iki oğlu dünyaya geldi.

Profesyonel olarak sahne çalışmalarına 1966 yılında başladı.Çok kısa sürede büyük başarı kazandı ve gazino dünyasının en tanınan ve en aranan erkek ses sanatçısı oldu. Ses sanatçısı olarak tüm dünyada Türkiye’nin müzik elçiliğini yaptı. Amerika, Asya, Avrupa ve Avusturalya’yı kapsayan sayısız turnede görev aldı. Bunlardan Avusturalya turnesinde dünyanın en önemli sanat merkezlerinden Sydney Opera House’da sahneye çıkan ilk Türk Müziği sanatçısı oldu.

İlk beste denemelerini henüz İzmir Radyosundayken kaleme almaya başladı. Fakat bestekarlık sahasında eses ivmeyi 1980’li yılların başında gösterdi. Aynı zamanda bestelediği şarkıların güftelerini de yazması ve yazdığı güftelerin başka besteciler tarafından ezgilinmesi ile de tanındı. Sözlerini Salih Korkmaz’ın yazdığı “Kadere Bak” adlı şarkısı ile Hürriyet Gazetesinin düzenlediği Altın Kelebek Yarışmasında Altın Kelebek ve aynı yıl Milliyet Gazetesinin düzenlediği Yılın En Sevilen Şarkısı Yarışmasında sözleri kendisine ait “Büyüleyen Gözlerinle”, “Biliyorsun Bir Zamanlar” sözlerini Salih Korkmaz’ın yazdığı “Ağlamışım Gülmüşüm” ve sözlerini Bolu Emniyet Müdürü Uğur Gür’ün yazdığı “Anılara Yolculuk” adlı şarkılarla ödüller aldı.

1990’ların başından itibaren TRT Kurumu Müzik Denetim Üyeliği ve Şeflik görevlerine getirilen Alaeddin Şensoy Türkiye Radyo ve Televizyonu için pek çok canlı ve banttan yayınlanan Türk Müziği Programını hazırladı ve yönetti.

1997 yılında aramızdan ayrılan Alaeddin Şensoy vefatından sonra sözlerini Bolu Emniyet Müdürü Uğur Gür’ün yazdığı ve ölümünden kısa bir süre önce bestelediği “Bir Sen Anlıyorsun Benim Dilimden” adlı şarkısı ile Samsun Büyük Şehir Belediyesinin düzenlediği 19 Mayıs Kültür ve Sanat Şenliği çerçevesinde düzenlenen 1. Türk Sanat Müziği Beste Yarışmasında birincilik ödülünü aldı.

Ali Erköse

Ümitsiz bir bekleyiş hasreti var içimde
Vîrân olan kalbimde sevgilimi özlerim..

Bursa kökenli bir ailenin en büyük erkek çocuğu olan Ali Erköse, 1926 yılında Bursa’da dünyaya geldi. Tahsil hayatına İstanbul’da devam etti.
İlk olarak 1940 yılında Kemanî Ali Demir Bey’den aldığı dersle sanat yaşamına başladı. Daha sonra Sadi Işılay’dan aldığı derslerle musiki bilgisini geliştirdi.
Üsküdar Musiki Cemiyeti ve Ankara Radyosu’ndaki çalışmaları gelişme döneminde Ali Erköse’ye olumlu katkılarda bulunmuştur.
1960 yılından itibaren İstanbul Radyosu’nda keman sanatçısı olarak görev yapan Ali Erköse, 7 Eylül 2007 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.

Ali Şenozan

Beni bırakıp burada gitme güzeller güzeli
Bu aşkın sonunda ayrılık varsa….

07.06.1939 tarihinde Adana’nın Sugediği Mahallesi 82 sokak 2 no ‘ lu mahallesinde doğan Ali Şenozan, İnkilap İlkokulu, Tepebağ Orta okulu ve Adana Erkek Lisesi’ ni bitirdi.
Ortaokul sıralarında hocası Arif Nihat Aka’ dan nota, usul, feyz ve makam dersleri aldı. Daha sonra hocası Arif Nihat Aka’ nın yardımcısı olarak hocalığa başlayan Şenozan, lisede iken Adana Erkek Lisesi Korosunu kurdu ve çalıştırdı.

1958 yılında İstanbul Belediyesi Konsevetuarında açılan ve 148 kişinin girdiği şan ve okuma tarzı imtahanını birincilikle kazandı. O zaman ki imtahan komisyonunda Duri Turan, Münir Nurettin Selçuk, Refik Fersan, Faire Fersan ve Kemal Gürses bulunuyordu.

İstanbul Belediyesi Konservatuarında Münir Nurettin Selçuk’ tan istifade etti. Türk Müziği Derneğinde; Çimuçen Tanrıkorur, Erdoğan Köroğlu, Teoman Alpay, Şekip Ayhan Özışık, Tülin Yakarçelik gibi sanatçılarla birlikte oldu. Emin Ongan, Cevdet Çağla, Prof. Dr. Alaattin Yavaşça gibi üstadlarla yakın dostlukları oldu.

Ali Şenozan, 1959 yılında Adana’ ya döndü ve Adana Paksoy Fabrikasında çalışmaya başladı. 1960 yılında Polatlı Topçu Okulundaki askerlik döneminden sonra, Çorlu 301. Topçu Alayı’na gitti ve moral gecelerinde konserler verdi. Kapanan Kırklareli Müzik Cemiyeti’ ni Ecz. Tevfik Bey’ le birlikte açtı.

1959 Yılında TRT ‘nin açtığı ” Stajer Solistlik ” imtahanına girdi ve kazanamadı. Şenozan anısını şöyle anlatıyor. 1500 kişinin girdiği imtahanda herkes benim kazanacağıma garanti gözüyle bakıyor du.Kazanamadığımı öğrenince çok üzüldüm. Bu sırada Seyfettin Sığmaz yanıma gelerek elini omuzuma attı ve ( Hiç üzülme sen bu radyoya gireceksin ) dedi. 05.09.1966 yılında bu defa TRT ‘ nin açtığı Doğrudan Sanatçı imtahanı vardı. İmtahana girdim ve kazandım. Seyfettin Sığmaz’ la yine karşılaştım ve aynı edayla elini omuzuma koyarak (Dadaşan demedim mi ben sana sen bu radyoya gireceksin diye?) dedi “. Ve 1966 yılında Ankara Radyosunda açılan sanatçı sınavını kazanarak ses sanatçısı olarak göreve başladı. 1979 yılında açılan sınav sonucu topluluk şefi oldu. Ankara Radyosundaki Topluluk Şefi ve Ses Sanatçılığı görev yapan ŞENOZAN, SSK Türk Sanat Müziği Korosunu çalıştırdı. TRT ‘de kurul üyelği görevini yapan Şenozan, ayrıca TRT Merkez Denetim Kuruluğu Üyeliği ve TRT Repertuar Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunmuştur. 07.06.2004 yılında emekliye ayrıldı.

1956 yılında başladığı beste çalışmaları devam etmekte olan Şenozan, evli ve iki çocuk babasıdır. Üç torun sahibi olan bestekarımız, torunlarına sevgisini aşağıdaki üç beste ile ölümsüzleştirmiştir. “Çağla su ” Çağla için, ” Birden içime neşe doldu ” Buğra için, ” Bebeğim güzel Nehir ‘ im ” Nehir için bestelemiştir.

Ali Şenozan tarafından Muhayyer Kürdî makamında bestelenen şiirlerinden “Hasreti Yıllara Sor”, 1991’de Milliyet gazetesi yarışmasında ödül aldı. Ayrıca 1984 yılında Hüzzam makamında “Gitme güzeller güzeli “, 1982 yılında Rast makamında “Aşk oduna yandı “, 1993 yılında Rast makamında “Gittiğin yolları yakın sanarak” adlı besteleriyle Milliyet Gazetesi’ nin düzenlediği “Yılın on şarkısı” ödüllerini aldı.

Ali Şenozan, bugüne kadar TRT dışında bir çok derneklerde de koro şefi ve hoca olarak görev yapmıştır. Bunlar Hacettepe Üniversitesi Korosu, Otadoğu Üniversitesi Korosu, Ankara Öğretmen Okulu Korosu, Melodiler Müzik derneği, TRT Memurlar Korosu, Yüksek İhtisas Hastahanesi Müzik Topluluğu, Kayseri Melikgazi Belediyesi Konservetuarında ve Konya Üniversisinde öğretim görevlisi olarak faaliyetlerde bulunmuştur.

Araştırma ve makalesi :
Araştırma ve makeleleri bulunan Şenozan , bir makelesinde Türk Halk Müzüği ve Türk Sanat Müziği kavramlarını çok net biçimde değimiştir.Bu makalenin özeti şöyledir.

Hiç bir milletin kendisi ile ilgili sanatı doğuştan gelişmiş, biçimlenmiş ve modernleşmiş değil midir? Her sanat başta basit yapılarla kurulmuştur. Bunu bilmemezlikten gelmek veya inkar etmek bilgisizlikten başka bir şey değildir. Her sanat gibi müzik sanatı da doğuştan basit bir sanat olarak doğmuştur. Hatta ilk doğuşta bunun müzik olduğunu dahi kimse bilmiyordu. Bir nevi mırıldanma idi, bir nevi taşın ağacın birbirine vurulması ile çıkan seslerin duygu üzerindeki bırakmış olduğu haz ve duygu titremesi ile sevgiye dönüşmüştür.

Çok zaman sonra bu mırıldanmalar ve vurgular hatta şimşeğin çakışı, yağmurun yağışı şekillenmeye ve biçim kazanmaya başlamıştır. Tanrıya yakarmakla başlayan biçimsellik bir zaman sonra toplumun eğlencesi, işçinin gücü, milletin sembolü olmuştur. İşte buna göre ilk folk müziği dediğimiz halk müziği ezgileride böylece meydana gelmiştir. Bireysel yapılaşmayla topluma sunulan müzik belirli sürelerin geçmesi ile değişikliklere uğrayarak halkın en çok sevebileceği müzik parçaları haline dönüşmüş ve böylece bireysel yapı anonim yapı şekline dönüşmüştür.

Sahibi unutulmuş, toplumun malı olmuştur. Öylesine sahilenme ki köydeki Çoban Mehmet’ le Saraydaki Hasan Paşa aynı şeyleri hissetmişlerdir. İşte o devirde toplumun malı olan o müzik anonimden tekrar bireyselliğe dönüşmeye başlanmıştır. Buna göre ne olmuştur.
Halk müziği esas alınmıştır.
Esas alınan bu temel müziğe bir çatı kurulmuştur.
Kurulan bu çatının müştemilatı tamamlanıp bilimsel bir yapıya dönüştürülmüştür.
İşte bu kuruluşun üstünü sanat yapısı daha bilimselleşmiş teorilerle esaslarla bağlanmış bir müzik bölümü kurulmuştur ki buna da TSM denilmiştir.

Avni Anıl

Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un…

Avni Anıl, 23 Nisan 1928 tarihinde dünyaya geldi. Doğum tarihiyle ilgili Ümit Yaşar Oğuzcan’ın esprili bir yazısı vardır. Akbaba dergisinde, “Tanıştığımıza Memnun Oldum” diye bir köşe yazısında: Avni Anıl’ın boyunun kısalığını 23 Nisan çocuk bayramında doğumuna verirler. Oysa bu yanlıştır. Sonraki yıllarda tanışacağımız için, ben mahcup olmayayım diye kısa kalmıştır.”

Bulgaristan’ın Varna kentinden Türkiye’ye gelmiş ve Edirne’ye yerleşmiş olan ailesi daha sonra Biga’nın Kozçeşme nahiyesine göç etmişler.
Eşi Mine ile 45 yıllık evliliğinden iki kızı ve keman virtüözü olan Ezgi Anıl adında 28 yaşında bir oğlu vardır. Kızkardeşi Berhayat Anıl, konservatuar mezunuydu ve radyodan emekli oldu.
Çocukluğu, Üsküdar’da geçti. 1942 yılında Paşakapısı ortaokulunu bitirdi. Haydarpaşa lisesine kaydını yaptırdı. Ara vermek zorunda kaldığı lise eğitimimi, 1966 yılında açılan olgunluk sınavı sonucunda tamamladı. 1949 yılında askerlik görevine İstanbul’da başladı.

1952 yılında babasının karasarılık hastalığına yakalanmasından sonra aile bütçesine katkıda bulunmak için polislik sınavlarına girdi. Sınavı birincilikle kazandı ve görev yeri İzmir Fuarı oldu. Daha sonra Ankara Polis Okulunda eğitimini tamamlıyarak İstanbul ‘ a döndü ve ilk ataması Adana Emniyet Müdürlüğü oldu. Polislik mesleğini bırakarak İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başladı. Konya Selçuk Üniversitesinin fahri doktoruk ünavanı onurlandırıldı.

Avni Anıl adına

– Doğduğu ve büyüdüğü Üsküdar Selimiye Eczane sokağına “Avni Anıl Sokağı” adı verildi.
– Edirne’de “Avni Anıl Repertuar Salonu” açıldı.
– Samsun’ da, Emniyet Müdürü Tekin Akın tarafından “Avni Anıl Eğitim ve Sanat Merkezi” açıldı.
– 23 Aralık 2006 tarihinde Beyoğlu Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde 55. sanat yılını kutladı.Programda Yıldırım Bekçi ve İbrahim Köker, Avni Anıl’ın sevilen eserlerini seslendirdi. Ünlü yorumcu İnci Çayırlı konuk sanatçı olarak katıldı.

Ârif Sâmi Toker

Talihin elinde oyuncak oldum…

Müziğimize unutulmaz eserler kazandıran Ârif Sâmi Toker, ortaokulu İstanbul’da okudu. Sesinin güzelliği o sıralarda dikkati çekti.
Dönemin bestecilerinden; Sadettin Kaynak, Emin Ongan, Muhlis Sabahattin Bey ve Lem`i Atlı’ yı tanıdı. 16 yaşındayken, Dr. Suphi Ezgi ve Hüseyin Sadettin Arel döneminde, Konservatuvar Türk Musıkisi İcra Heyetine alındı. Ârif Sâmi Toker, birçok “ilk” lere imzasını atmıştır. Halkevlerinde ilk Türk müziği kurslarını açmış olması bunlardan biridir.
Ticaret Lisesi yerine Konservatuvarı tercih ettiği için öğrenimi yarım kaldı ve askerliğini er olarak yaptı. Fakat bando kısmına geçtiği için, burada Batı müziği enstrümanlarını tanıma fırsatı buldu.
Yoksul bir aileden gelen bestecimiz; Ankara, İstanbul ve İzmir Radyolarında çalışırken, gerek maddî gerekse idarî sorunlar nedeniyle sık sık Anadolu turnelerine çıkmak zorunda kalmıştır.
Yüzlerle ifade edilebilecek bu turneler konusunda da bir rekora sahiptir. Toker’in 500 dolayında bestesi, ayrıca birçok yayını vardır. Ârif Sâmi Toker, son yıllarını geçirdiği Balıklı Rum Hastanesinde, 27 Nisan 1997 tarihinde hayata veda etti

2017 Sesin Yolculuğu, Genç Besteciler Festivali, Genç Besteciler; Yeni Besteleri Ses 10 Genc Bestecileri Festival Yarışma Son 2018
2017 Sesin Yolculuğu, Genç Besteciler Festivali, Genç Besteciler; Yeni Besteleri Ses 10 Genc Bestecileri Festival Yarışma Son 2018

CEVAP VER