MÜZİK Ne Demektir Hakkında Ansiklopedik Bilgiler. Music Bilimi ve Anlamı
Müzik Neye Denir?
“Müzik sözcüğü, Eski Yunancadaki “musike” sözcüğünden gelmektedir.
Biyo-psişik, kültürel ve toplumsal bir organizma olan insan, var olduğu çağlardan
beri algıladığı sesleri çözümleyip değerlendirmiş ve giderek sesleri bir anlatım
biçimine dönüştürmüştür. Seslerle gerçekleştirilen bu anlatım sanatına müzik denir”
. Elbette ki müziğin bir ya da birkaç tanımını yapmak yeterli
olmayacaktır. Müzik birçok tanımı içinde barındıran geniş bir konu alanıdır.
Uçan’a göre ise müzik; duygu, düşünce, izlenim ve tasarımları; başka
gençlerinde yardımıyla ya da katkısıyla belli olay, durum ve olguları veya gerçekleri
belirli bir amaç veya yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre oluşturulup,
birleştirilmiş seslerle işleyip biçimlendiren yansıtan, anlatan ve etkileyen estetik bir
üründür.
Günümüze kadar birçok tanımı yapılmış olan müzik kavramının, her
tanımında, o tanımın yapıldığı dönemin (çağın) ya da o tanımı yapan kişinin
niteliğine, düşünce yapısına ve bununla birlikte birçok öğesine ya da yönüne ağırlık
verilmiştir. Bu tanımlardan bazıları ise,
Daha çok metafiziksel ve tinsel/inançsal/dinsel açıdan bakanlara göre:
“Müzik, görünmezliğin esinidir.” (Herder)
“Müzik, sonsuzluğun anlatımıdır.” (Schelling)
“Müzik, evrensel dengenin bir yansımasıdır.” (Khan)
“Müzik, Tanrısal (ilahi) bir sanattır.” (Beethoven)
“Müzik, gök ve toprak arasında bir uyumdur.” (Konfüçyüs)
“Müzik, insanlığın ahlakını arındıran kutsal bir bilimdir.” (Dede efendi)
Daha çok dil yönünden yaklaşanlara göre:
“Müzik, Tanrının dilidir.” (Eflatun)
“Müzik evrensel bir dildir.” (Cottin)
“Ezgi (müzik) insan ruhunun dilidir.” (Weber)
“Müzik, insan ruhunun anlayabileceği biricik dildir.” (Bennet)
“Müzik bütün sanatların ortak dilidir.” (Khan)
Daha çok içerik yönünden yaklaşanlara göre:
“Müzik, bir sıra (dizi) hoş duyguları seslerle anlatma sanatıdır.” (Kant)
“Müzik, sesler aracılığı ile duyguların anlatımıdır.” (Koch)
“Müzik manevi bakımdan, sesler aracılığı ile duygu ve ihtirasları
belirtmedir.” (Kastner)
“Müzik, insanın bir zaman duymuş olduğu bir duyguyu kendinde
canlandırdıktan sonra, başkalarının da duyabilmesi için sesler aracılığı ile onlara
aktarmasıdır.” (Tolstoy)
“Müzik, sözcükler ile anlatılması olanaksız duygu ve coşkuları; sezdirecek,
duyuracak biçimde düzenlenmiş sesler aracılığıyla başka gruplara yansıtma
sanatıdır.” (Saygun)
şeklinde kategorize edilip sıralanmıştır.
Her bir tanım kendi içinde tutarlılık taşısa da müzik olgusunu bir bütün olarak
tanıtmada yetersiz kalabilmektedir. “Müziğin bir sanat ve bilim olduğunu kavrayıp,
bir tanım yapma kaygısını bir kenara bırakarak, müziğin insan yaşamındaki yerini
belirlemeye çalışmak yararlı olacaktır”
İnsan dünyaya gelirken sesle tanışmış olmasına karşın konuşma, müzik,
davranış gibi sosyal ve kültürel bilgilerle doğmaz. Konuşma, sosyal kurallar ve
davranış biçimi eğitimle kazanılır. Ses kullanılarak yapılan bu eğitimde yineleme
yoluyla benimsetme ve özümseme sağlamaktadır. Kuşkusuz bu öğreti kulağın
duyarlılığına dayanmaktadır.
Kulağın işitebildiği frekans “ ses bölgesi 15 ile 20000 Hz arasındaki
titreşimleri kapsamakta ve biz bunları ses olarak duymaktayız. Fakat müzikte
gerçekte daha dar bir aralıktaki sesler kullanılır. Müzikte kullanılan en pest seslerin
frekansı ~27,51 Hz dolayındadır (piyanonun veya bas tubanın en pest sesi).
Kullanılan en tiz sesler ise ~4000 Hz dolayındadır.
(pikolo 3729 Hz, piyano 4186Hz). “Bunlar çalgılardan doğrudan elde edilen temel seslerdir. Müzik seslerinin yapısında bulunan ve algılanabilen ikinci ve üçüncü selenlerde hesaba katılırsa,müzikte algılanabilen seslerin 12000 Hz’e kadar ulaştığı söylenebilir”
İşitme siteminde frekans sınırları dışında ses şiddetiyle ilgili sınırlarda
bulunmaktadır. “Bir titreşim, algılayabileceğimiz frekans aralığı içinde de olsa,
belirli sınırlar arasında bir enerjiye sahip değilse ses olarak algılanamaz. ~ 10 ¹²
W/m² dolayındaki değerlerden daha küçük ses şiddetine sahip titreşimlerin
duyulamayacağını söyleyebiliriz. ~1 W/m² den daha büyük şiddete sahip titreşimlere
ise, kulağımızda bir acı hissi olarak algılanır. Kuşkusuz verdiğimiz bu değerler de
ortalama birer değerdir. Kişiden kişiye ve yaşa bağlı olarak değişebildiği gibi,
özellikle, sesin frekansına da çok bağlıdır”
Bu betimlemelerden de anlaşılacağı gibi insan kulağının belirli frekanstaki
sesleri duyabildiği ve bu seslerin dışındaki sesleri ise duyamadığı anlaşılmış ve
insanların duyabilme sınırlarının işitme eşiği ile acı duyma eşiği arasında olduğu
sonucuna varılmıştır. Bu nedenle müzik, insan kulağının özelliklerine uygun
seslerden yapılandırılmıştır. Bu konu, kuşkusuz okul müziği besteciliğinde de dikkat
edilmesi gereken önemli bir olgudur.
“Ses, müzik ve konuşma ortaya bir davranış koyar. Davranış ve konuşma
iletişimi güçlendirir, ayrılmaz bir bütün olarak insanları bir duygu ve düşünce
etrafına toplayabilir ya da ayırabilir. Bu özellikler düşünürlerin ilgisini müzik ve
sosyal yapıya çekmiştir. Ancak bakış açısına göre bazıları müziğin gücünü, işlevini,etkisinin eğitimdeki yerini, toplumsal yönünü, kişi ve toplum ruhunu ve benzer
özellikleri temele alarak tanımaya çalışmışlarıdır.
Kimleri yaratı ortaya koyma, yani sanat açısından yola çıkarak tanımlamaya
çalışmıştır. Kimileri de belli bir yeteneğe erişmiş olma, müziğin kendi iç değerlerini,
yasalarını, özgürce biçimleme yeteneğine ve eserlerle insanı yüceltip
ölümsüzleştirmeye yönelik yaratıcı gücü temel alarak tanımlamaya çalışmıştır.
Bunlar müziğin hem sanat hem de bilim olarak değerlendirilmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır”